ULU ÇAMLAR

Konu: ULU ÇAMLAR Çarş. Ağus. 20, 2008 6:20 pm

Severus kaos içinde odasının lacivert tavanına gözlerini açtı. Yastığı, yüzü ıslaktı ve hala elmacıklarından boncuk boncuk yaşlar narin, ince izler bırakarak Severus'un yüzünü terketmeye çalışıyordu. Yavaşça kalktı ve yatağının üzerine oturdu. Yalın gibi ayaklarını altına alarak bardaş kurdu. Ellerini başına koyarak öne eğilip, gördüğü rüyayı netleştirmeye çalışıyordu. Uzun bir süre düşüncelere daldı ama hala tam bir netlik yoktu.

Daha sonra kendine gelebilmek için elini yüzünü yıkadı, karanlık ormanın birbirine girmiş ağaçlarına benzer karışmış saçlarını adam etmeye çalıştı... ve işte hazırdı. Kahvaltıda Sirius'u dalgın görmüştü. Şimdi onu bulması gerekliydi ve Severus onu nerede bulacağını biliyordu. Hızlı adımlada bahçeye yöneldi. Kapının yanından geçerken duyduğu çocuk sesleri birden onu netleşmeyen rüyasının içine atıvermişti.

" Yaklaşık yarım asır önce yaşlı bir bayan galiba büyük annemin annesi, bayan Feddersen' in evinde, onun koltuğunda oturup mavi ciltli bir gelecek postası eki olan 'Sihirli gelecek' dergisini okurken geçiyordu eğer yanlış hatırlamıyorsam... Seksen yaşını aşmış kadın yumuşak elini torununun torununun başını nasıl okşadığını, ona şevkat ve sevgiyle yaklaştığını görmüştüm." İyi ama bu bendim. Birden içim ürperdi. O yaşlı kadın ve o dönem çoktan tarih oldu.

Severus bu kaosun içinde kaybolurken bir yandanda Sirius'un orda olduğunu tahmin ettiği Ulu Çamlara doğru ilerliyordu. Kafasını kaldırıp " Bu ne demek şimdi? " diye sölendi. Kafasını hafif sola çevirmesiyle Sirius' u görmüştü. Yanına gidip:

- Hey koca tembel! Banada yer varmı?.. diyerek gülümsedi.